Monday 4 February 2008

Aşk Mektubu


4 Şubat 1960. 48 sene önce bugün. Sabaha karşı mı, gündüz vakti mi, gece mi…Bir bebek dünyaya gelmiş. Adını Timothy John koymuşlar.

9 Mayıs 1997. Akşamüstü saat 3 ya da 4. Okuldan çıkış. Eve varış. Eve varır varmaz kaseti açıp kasetçalara yerleştirme. Dışarıda da tam James havası; kuşlar, böcekler, çiçekler…

Tomorrow.

“I see you falling…”

Anne daha yeni başladım, ne yemeği! Lost A Friend’e geçemeden bir yemek molası. Aşka böyle mi başlanır? “You can't catch love with a net or a gun” da derken hem…

Kartonette yeşil ve bulanık olan tek bir fotoğraf var. İyi de hangisisin sen? Hangisiysen hangisisin, birinden birisin tamam ama neden bulanıksınız?

Nereden bilebilirdim ki beni sadece mecazi olarak değil de gerçek anlamda da yerlerde süründüreceğini? Nereden bilebilirdim ki bu yüzden önümdeki 10 seneyi satranç oynar gibi yaşayacağımı?

Timothy sesi. “James sesi çıkaran adam”. Sadece bu kadarla kalsa bu derece kudurtmayacak belki. Dünya üzerindeki en güzel varoluşlardan. Matruşka. Açtıkça bir başkası, açtıkça dahası. Açtıkça büyüyen bir matruşka.

“Oh no, she knows where to hide in the dark
Oh no, she's nowhere to hide in the dark”


Bu söz öbeği bana her zaman Tim’in tanımı gibi göründü, "he has nowhere to hide in the dark". Analar neler doğuruyor. “O” bünye kaldırıyor ama bu bünye kaldırmıyor. Nasıl doğurulur böyle bir şey? Reçetesi var mıdır?

Deli gibi seviyorum, sevdikçe deli gibi kıskanıyorum, kıskandıkça daha da deli gibi seviyorum. Ben sürekli kendi kendini besleyen bu döngünün içerisinde deli danalar gibi dolanırken bu döngüye sadece manevi olarak değil madden de iştirak etmesi hayatımın ilk gerçek dışı “gerçeği” oldu. Bu adamlarla aynı sonsuzda dolanan, Allah’ın sevgili kuluyum ben.

İyi ki doğmuşsun. İyi ki doğurulmuşsun. İyi ki ben de doğmuşum, iyi ki ben de doğurulmuşum. Yoksa bu kadar sevgi nereye giderdi?


Blue pastures
Fade away
Green rivers
In silver light
I'm walking to the sound of distant bells
So peaceful
I don't know who I am
And just when I think its clear
It turns all grey again
And I wonder who will find me in the snow
And just when I thought I was free
I got pulled in again
Once you're in
You're in.
Blue pastures calling home
I'm walking but I can't stand anymore
Hear voices can't tell near or far
Weird voices
Lay me down
And I don't see why I'm obliged to just carry on
When everything I touch turns out wrong
And I feel I've committed some crime
But I don't know what I've done
One day life just wins
One day life just wins

Still breathing but I'm tired and I wanna go home
Still breathing but i'm not sure anymore
Still breathing
But it doesn't really matter if I fade away
Fall into this sleep
Fall into the deep


Hadi A yüzüne geri dönüyoruz…

No comments: