Monday 1 June 2009
Patrick Wolf
Evet bu blogu Patrick'ler götürüyor. 83 doğumlu, 3500 tane müzik aleti çalıyor (eşşek sıpası). Alın size iki adet Patrick videosu daha. Başka Patrick'ler varsa da artık siz bana haber verin bi zahmet.
Augustine
"2007'nin şarkısı seçmiştim kendi adıma. Girişte ukulele denen aletten - ki bu aleti Spongebob da çalıyor - duyulan akorlar çınlayan zillerle birlikte müthiş bir derinlik yaratıyor. İlerleyen saniyelerde ise zaten, muhtemelen, ya vurgunu yiyip oturuyorsunuz münasip bir yerinizin üzerine ya da repeat'e alıp kayboluyorsunuz.
Sözlere gelince...büyük bir tedirginlik yaşıyorum, hem sözlerin anlamını sökmeye çalışırken hem de -sözlerin anlamını bir kenara bırakırsak- Patrick kelimelerdeki vurgularıyla şarkının kaosu bana hissettirirken. 2008'de de şarkı seçemedim bunun üzerine." diye yazmıştım bu senenin başında.
Şimdi bu renkli Patrick'imiz yeni albüm çıkardı. Bu sefer de Damaris diye bir şey yapmış. Bir gün canlı canlı izlemek istiyorum kendisini.
killed with last kiss...(yaylılar bir gün benim sonum olacak, biliyorum)
Bir de bakın ne buldum. Tamamen rastgele oldu. Siz de bakın da tek başıma sinirlenmiş olmayayım.
Monday 20 April 2009
Patrick Aşkına
Ben nasıl olsa yaşadığım o acayip günü ve geceyi anlatamayacağım. Alın siz izleyin en iyisi. Mirror Man dışındakiler yeni şarkılar.
Children Of The Sun
Mirror Man
My Sober Heart
Poor Old John
Dedesi ve anneannesi için yazmış bu şarkıyı. O gece onlar da oradaydı.
Dora Brown
Bu gece burada olmak hayatımın en anlamlı olaylarından belki de en başta geleni. Bu gecenin sonunda brit hacısı oldum işte daha ne olsun.
Children Of The Sun
Mirror Man
My Sober Heart
Poor Old John
Dedesi ve anneannesi için yazmış bu şarkıyı. O gece onlar da oradaydı.
Dora Brown
Bu gece burada olmak hayatımın en anlamlı olaylarından belki de en başta geleni. Bu gecenin sonunda brit hacısı oldum işte daha ne olsun.
Wednesday 1 April 2009
The Cinematics
Bu adamlardan haberiniz var mı?
Son zamanlarda yeniler pek kabuktan içeri giremiyor. Aynı şeyler etrafında dönüp duruyorum. Bu şarkı ve Strange Education albümü kabuktan içeri girmekle kalmadı külliyen bünyeyi sardı.
Son zamanlarda yeniler pek kabuktan içeri giremiyor. Aynı şeyler etrafında dönüp duruyorum. Bu şarkı ve Strange Education albümü kabuktan içeri girmekle kalmadı külliyen bünyeyi sardı.
Sunday 22 March 2009
Yoğunlaştırılmış Joy Division Kürü
Yine senelerin getirdiği bir katır inadı. Kırmaya çalıştım ama sadece çatladı. Öncelikle Control, hemen ardından Peyote’deki Joy Division Gecesi, en son da 24 Hour Party People. Manchester’ın bir döneminin farklı bir açısını görmek açısından faydalı bir tedavi olduğu söylenebilir ancak ben hep Manchester’in başka bir yol izini takip ettim.
Anton Corbijn’in “uzun metrajlı fotoğrafı”, Tony Wilson ve ayrıca Opal ve The Revolters’ın muhteşem cover’ları bana kalanlar oldu.
Biraz Peyote’deki geceden de bahsetmek lazım, en çok onların katkısı oldu çünkü.
Opal’in Love Will Tear Us Apart cover’ında şarkıya giriş orjinalinden daha orjinaldi (Joy Division’a karşı bir gönül bağımın olmadığı bu cümleden de rahatlıkla anlaşılabilir). The Revolters’ın Digital’ı benim bile koptuğum anlara tekabül ediyordu. The Revolters’ın solisti - ki muhtemelen öyle bir niyeti yoktu – şeklen Ian Curtis’i en iyi karşılayandı. Bu geceyle ilgili olarak bir gece öncesinden kalan bir hoş durum da var. Ancak o anda yanımda olanlardan başka kimseye anlatmayacağım, bencillik yapacağım biraz evet. Sonuç itibariyle, her iki gece de güzeldi, hatırlarken ikisini bir arada hatırlayacağım :))
Anton Corbijn’in “uzun metrajlı fotoğrafı”, Tony Wilson ve ayrıca Opal ve The Revolters’ın muhteşem cover’ları bana kalanlar oldu.
Biraz Peyote’deki geceden de bahsetmek lazım, en çok onların katkısı oldu çünkü.
Opal’in Love Will Tear Us Apart cover’ında şarkıya giriş orjinalinden daha orjinaldi (Joy Division’a karşı bir gönül bağımın olmadığı bu cümleden de rahatlıkla anlaşılabilir). The Revolters’ın Digital’ı benim bile koptuğum anlara tekabül ediyordu. The Revolters’ın solisti - ki muhtemelen öyle bir niyeti yoktu – şeklen Ian Curtis’i en iyi karşılayandı. Bu geceyle ilgili olarak bir gece öncesinden kalan bir hoş durum da var. Ancak o anda yanımda olanlardan başka kimseye anlatmayacağım, bencillik yapacağım biraz evet. Sonuç itibariyle, her iki gece de güzeldi, hatırlarken ikisini bir arada hatırlayacağım :))
Kifayetsiz Kelimeler
Ben yaklaşık iki buçuk senedir İzmir’de bir brit/indie grubu kurmayı ve o grubu düzenli olarak bir mekanda çaldırabilmeyi başaramamışken ve tam anlamıyla bunu bu şehirde başarmak imkansızken siz neden gelip de bana dert yanıyorsunuz? Kime dert yandığınızın farkında mısınız?
Uzakta da olsanız sizin yaptıklarınızla avunuyoruz biz buralarda.
Katır İnadı
Ciddi ciddi intikam aldığını düşünüyorum. Çok pis intikam alıyor. İlk albümlerinden bu yana gayet iyi bilmeme rağmen hiç ilgi göstermedim çünkü. Evil klibiyle korkutmaya kalkmışlardı üstelik. Sonra Slow Hands bir ara duvarı yıkmaya çalıştı, başaramadı. Ancak Pioneer To The Falls’a direnemedim, playlist’te tek başına kaldı günlerce. Sonra albüm olarak dinlemeye başlamamla birlikte ne kadar çok Interpol şarkısı biliyor olduğuma şaşırdım. C’mere mesela. Deniz’in “we are sleeping, we are sleeping, we are sleeping” vurgusu gözlerimin önüne gelince uyandım C’mere’i nereden bildiğime.
Geç de olsa henüz dönülmez akşamın ufkunda değiliz. Bir nebze utanıyorum aslında. Velhasıl kelam son birkaç haftadır, mecburen dinlemek zorunda olduklarım haricinde, keyfi dinlediğim tek şeyden bahsettim. Şimdi bir C’mere çalıp dans etme zamanı.
Subscribe to:
Posts (Atom)