Friday 13 June 2008

Travisspotting Sabahlar

Birkaç sabahtır Mark Renton kılığına bürünmüş Fran Healy’nin, caddede koşarken ara sokaktan önüne çıkan arabaya çarpıp camına yapışması ve o sırada arabanın içinden ona şaşkın şaşkın bakan bana “ cheers, thanks for everything …” demesiyle uyanıyorum.
Uzun süredir beyinde yer etmiş olanlar yeni gelen benzerlerini bir süreliğine bulandırabiliyorlar ama çok uzun sürmüyor neyse ki.

Klasik yöntemle yataktan kalkma durumlarımda alarm 5 dakika ertelenir, sonra bir 5 dakika daha ertelenir, sonra yine 5 dakika daha ertelenir… bu böyle süreeer gider. Ama yeni geliştirdiğim bu yöntem, ilk cümlede adı geçen kişilerin sabah sabah taze beynimde ulaştıkları noktalar nedeniyle son derece faydalı oldu benim gibi sabahları sürünerek yataktan kalkan biri için. Gülerek uyanmak akabinde de dans ederek diş fırçalamak lüksüne sahibim artık.

Selfish Jean ne kadar Lust For Life tadında başlıyorsa da ve her ne kadar uykuya doyamayan bir bünyeyi sabah sabah dans ettirerek yataktan kaldırıyorsa da son albümün diğer şarkıları “şşşşştt! yan odada oğlum uyuyor!” modunda bir akışa sahip. Ama Selfish Jean biraz bencillik edelim dedikleri, çocuğu yan odadan uzaklaştırıp kaydettikleri bir şarkı olmuş diğerlerinin yanında.

Aslında “ The Boy With No Name”den öncesi de çok farklı değildi. Arada küüüütt diye, insanın "kulağını" alan Travisspotting’ler çıksa da, yarattıkları hava şarkıları kaydettikleri stüdyonun bitişiğinde sanki bir bebek odası varmış hissi uyandırmıyor muydu? O uyuyan bebeklerden mi gelip sızıyordu acaba o iç ısıtan huzur şarkıların içerisine?

27 Haziran’a çok az kaldı. Dünya sevimlilik tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan Fran Healy ve ondan çok da eksik kalmayan Travis’in diğer sevimlilerini ülkemizde izleme şansına sahip olacakmışız da haberimiz yokmuş. Son bir kaç senedir o kadar alıştık ki yıllardır dört gözle takip ettiğimiz insanları sahne üzerinde dört gözle izlemeye. Şansımız döndü resmen. 11–12 sene önce, gelmiş olan ve geleceği söylenen isimleri sayıp, bunları İstanbul’da izleyebileceksin deselerdi, “de get ata bin!” derdim, üstelik bi de benimle dalga geçiyorlar diye sinirlenirdim.

İnanıyorum ki bir gün Jarvis Cocker da gelecek. Siz de bana “de get ata bin” mi diyorsunuz?

Bir sayalım da hatırlayalım o zaman kimler geldi. Harikuladenin şevkini yaşatan fevkaladenin fevkindeki James, dünya sevimlilik tarihinde adı olmazsa olmaz diğer bir isim Renars Kaupers ve Brainstorm, her daim dört ayak üzerine düşen Damon Albarn ve The Good The Bad And The Queen (bas gitarını elleriyle değil adımları ve baş-boyun hareketleriyle çalan Paul Simonon demeden de geçmemek lazım bu noktayı), birlikte neredeyse halay çekebileceğimiz samimiyeti daha ilk gelişlerinde izleyicilerine hissettiren Elbow, ilk ve son kez Rock’n Coke’da aşırı adrenalin salgılamaktan kalbimin duracağını sandığım Brett Anderson ve Bernard Butler’ın en çok bize yarayan tek gecelik aşkı The Tears, hipnotize eden Massive Attack …

Radiohead ’i bile her an duyabiliriz gibi geliyor (tamaaam, bindim ata gidiyorum).

27 Haziran’da Travis ön gruplarından en güzelinin Sakin olacağı kesin. Kendi adıma, diyebilirim ki başka hiçbir ön grup bu gece için beni bu derece mutlu edemezdi. Nedenini anlatayım.

Sakin’in Hayat albümü çıkmıştı. Ben döndür allah döndür Sentetik Sezar dinlemekteyim sanki albümden önce hiç bilmiyormuşum gibi. O günlerde ne Travis’in geleceği belli ne de Sakin’in ön grup olacağı. Şarkıda Onur’un “baktığın gün söyle açık mı” diye sayıkladığı yere gelmeden önceki gitarlar beni çok tanıdık bir yere götürüp bıraktı. Durup bir baktım etrafıma, neresi burası diye. Travis’in The Man Who albümünün Writing You Reach You şarkısındayım. Bu olaydan birkaç hafta sonra Travis konseri ve Sakin’in ön grup olma durumu açıklandı. Sentetik Sezar, Writing To Reach You’ya benziyor mu? Hayır, hiç benzemiyor. Ama gitarlar albümler arası yolculuk yaptırabiliyor. Ülkemin gruplarından böyle şeylerin çıkması beni mest ediyor.

Benim günlerim Selfish Jean’le başlıyor. Bakalım Travis konsere hangi şarkıyla başlayacak?

(11.06.2008, 10:50)